Çiçeği burnunda girişimlerin elinden tutup kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlayan büyük şirketler, aslında kendi geleceklerine yatırım yapıyorlar.
İş dünyasının gerçeklerine gözlerini yeni açmış girişimlere yardımcı olmak için çalışan birçok dev isim duyuyoruz. Gerek startup hızlandırma programları düzenleyerek, gerek mentorluk desteği vererek, gerekse ücretsiz çalışma alanı ve ofis sunarak, sıfırdan iş kurmak isteyen gençlere kucak açan firma sayısı her geçen gün artıyor.
Çiçeği burnunda girişimlere maddi ve manevi destek veren, küresel ölçüde başarılı bir startup haline dönüşmeleri için tetikleyici etki yapan büyük şirketler, tüm bunları sevabına yapmıyorlar elbette…
Yeni girişimlerin elinden tutan şirketler inovasyonda şaha kalkıyor
Son dönemde özellikle bankalar ve teknoloji devleri tarafından sıklıkla gündeme gelen startup hızlandırma programları, girişimlere pek çok konuda yardımcı oluyor. Yola yeni çıkmış bir girişimin ilk olarak maddi kaynağa ihtiyacı olduğu düşünülse de, aslında sektörün gediklileri tarafından desteklenmeleri, ürettikleri fikirlerin ne kadar geçerli ve ne kadar sürdürülebilir olduğu hakkında görüş almaları da bir o kadar önemli.
Girişimci penceresinden baktığımızda, yatırımcı adeta bir iyilik perisi gibi gözüküyor belki ama yatırımcılar için Startup Dostu olmak, kendi geleceklerine yatırım yapmak demek. Şunu biliyoruz ki, hiçbir büyük şirket boş yere para harcamak istemez. Startup’ların elinden tutan ve sundukları hızlandırıcı programlarıyla hem maddi kaynak sağlayan, hem de mentorluk hizmeti veren şirketlerin ana amacı sürekli dinamik kalmak.
Hantal yapıdan kurtulmanın yolu: Startup Dostu olmak
Şirketler büyüdükçe hantallaşıyor. Okyanusları aşan heybetli bir gemiye benzeseler de, bu aynı zamanda onların manevra yapma kabiliyetlerini, küçük bir balıkçı teknesine nazaran son derece zayıf kılıyor. Dev şirketlerin de tıpkı transatlantikler gibi okyanusta mağrur biçimde seyrederken, kıyı şeritlerinde ne gibi gelişmelerin olduğunu öğrenmeleri ve yeni trendlerden haberdar olmaları için kılavuz teknelere, yani startup’lara ihtiyaçları var.
Startup’lar teknolojik gelişmeleri yakından takip eder. Müşterilerin gelişen ve değişen ihtiyaçlarına yönelik anbean çözümler sunar. Dinamik yapılarıyla her daim trendlerden haberdar olur, hatta yeri gelir trendleri kendileri belirlerler. Seri hamle kabiliyeti yavaşlamış büyük şirketler için, böylesi dinamik ve enerjik oluşumlara uyum sağlamasının yolu da Startup Dostu olmaktan geçiyor.
İkinci bir “Kodak” olmamak için değişime ayak uydurmak gerek
Bireysel olarak düzenlediği programlarıyla birçok girişimin elinden tutan ve bir dönem de CitiBank’ın Tev Aviv bölgesinde gerçekleştirdiği startup hızlandırma programını yöneten Ruth Polachek, teknolojiyi yakından takip etmek için startup’larla iş birliğinin kaçınılmaz olduğunu savunuyor. Hiçbir şirketin baki kalacağının garantisi olmadığını, geleceğe daha emin bakabilmek için yeni metodolojilere uyum sağlama sürecini kısaltmak gerektiğini düşünüyor.
İngiltere’de önde gelen startup hızlandırma programlarına ev sahipliği yapan Wayra’nın yardımcı direktörü David Fogel de girişimlere yatırım yapan şirketlerin geleceğini sağlam temellere oturttuklarını savunanlardan. Hızlandırma programı başlatan ve genç girişimcilerin fikirlerine canlı biçimde şahit olan büyük şirketlerin ufuklarının genişlediğini söylüyor. Fogel, şirketler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, yeniliğe ayak uyduramadıkları takdirde yok olacaklarının altını çiziyor. Buna örnek olarak da Kodak’ı veren Fogel, dünya çapında isim yapmış ve hemen herkes tarafından benimsenen bir markanın teknolojik gelişmeler karşısında nasıl çaresiz duruma düşebileceğini hatırlatıyor.
Startup’lara destek vererek büyümenin sınırı yok
Büyük şirketler, erken safhalardaki girişimlerin fikirlerine ortak olduklarında, potansiyeli yüksek projelere sadece yatırım yapmakla kalmıyor, kendi bünyelerine katarak da gelişime ayak uydurabiliyorlar.
Startup Dostu olan şirketler, gelecek dönemlerdeki eğilimlerin ne yöne kaydığını, gelişen teknolojinin hangi yeni fikirlere gebe olduğunu öğrenerek yeni ekosistemlere de yelken açabilir hale geliyorlar.